1. su
Lütfen bana bir bardak su ver.
Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, ortada su şişesi.
Lockheed skandalı büyük Amerikan uçak üreticisi Lockheed ile ilgili dünya çapında bir rüşvet skandalıdır.Şubat 1976 da su yüzüne çıktı ve esas olarak yolcu uçaklarının sözleşmelerinin kabulüne odaklandı.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
Su temizlendi.
Buz erirse, su olur.
Orijinalde "su kuyusu" anlamına gelen "hutong" sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.
Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.
Elektrik ve su olmadan hayat olmaz.
Tatlı su balıkları arasındakilerden bazıları korunmaktadır. Onları yakalamak veya satın almak yasadışıdır.
1994'te Japonya'da su ve pirinç kıtlığı oldu.
Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
Sanırım masanın altında su var.
Kapta hiç su var mı?
トルコ語 "という言葉vand"(su)集合で発生します。
Drikkevarer på tyrkisk