1. alan
Marie Curie, bilim alanında uzmandı.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
Bizim yapay adamız, henüz çok iyi ormanlık alan değil.
Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.
2. tarla
İnsanlar tarlada çalışıyor.
Tarla kır çiçekleriyle dolu.
トルコ語 "という言葉pole"(tarla)集合で発生します。
Zaimki (den, dan, e,a)3. arazy
トルコ語 "という言葉pole"(arazy)集合で発生します。
widok z okna w sypialni rodziców po Turecku